spot_img
spot_img
Ana SayfaRöportajKod-A İşçileri: "Sendikaya üye olduk, işten atıldık. Bu işte bir adaletsizlik var!"

Kod-A İşçileri: “Sendikaya üye olduk, işten atıldık. Bu işte bir adaletsizlik var!”

Kod-A Bilişim’de kötü çalışma koşullarına karşı başlayan sendikalaşma süreci sonucunda Yetki Belgesi başvurusu kabul edilmişti. İşveren bunun üzerine işçiler üzerinde sürgün yoluyla baskı uygulamaya başladı. Sürgünü kabul etmeyen işçiler ise işten çıkartıldılar. İşten çıkartılan 10 işçinin İstanbul/Güneşli’de bulunan Kod-A Bilişim’in önünde başladıkları eylem bugün 8. günündeydi.

DHL Express işçileri ile aynı sokakta direnen Kod-A Bilişim İşçileri sözlerine; “Başbakanımızın ILO toplantısındaki sözleri üzerine, sendikaya üye olduk ve işten atıldık. Bu işin içinde bir adaletsizlik var” diyerek başladı.

Ayrıca, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yer alan Teknokent Arı-1 binası içerisinde bulunan Kod-A Bilişim’in merkezinde 12 Ekim Perşembe günü saat 12:30’da basın açıklaması ve yürüyüş gerçekleştireceklerini ve herkesin desteğini beklediklerini söylediler.

Kod-A Bilişim içerisindeki örgütlenme ve işten atılma süreciniz nasıl gelişti?

Gülay: 2016 yılında İzmir’de sendikalaşma başladı. Bundan geç haberimiz oldu. Sonra İstanbul’da sendikalaşma süreci başladı. Kod-A nezdinde sendikalaşmak zor olmadı çünkü yeterince baskı, onur kırıcı söz vardı ve hiçbir hakkımızı alamıyorduk. Süreç hızlı bir şekilde ilerledi. Yetkiyi aldıktan sonra belli kişiler olarak işten çıkarıldık. Bizi sürgün niteliğinde Üsküdar, Ambarlı ve Avcılar’a göndermek istediler. Yol paramızın çok  az bir miktarını veriyorlardı. Şu anki gelişimizi bile zor karşılarken Üsküdar, Ambarlı gibi yerlere hiç gidemezdik bu nedenle asgari ücretin altına düşeceğimiz için ek ücret talep ettik. Bunu da kabul etmediler ve gidemeyeceğimizi bildirdik. Sürgün yerlerine gitmeyip kendi iş yerimize geldik ve 3 gün boyunca içeri alınmadık. Bunun üzerine ise işten çıkarıldık. Bizi göndermeye çalışmak istemeleri de sendikalaştığımız için bir yıldıra politikası idi.

Tugay:2016’da asgari ücretin artmasıyla işveren bizim yol ve yemek ücretlerimizi kesmeye kalktı. Bunun üzerine bu ücretlerimizi vermedik, direndik. Bir kısmını ise kurtardık. Kod-A’nın en çok personelinin bulunduğu İzmir’de bu parayı dahi alamayınca sendikalaşma yoluna gitmişler fakat aramızda herhangi bir iletişim olmadığı için bundan haberimiz olmadı. 2017’de İzmir’deki sendikalaşma sürecinden haberimiz oldu. Sonrasında biz de burada senkronize bir şekilde sendikalı olmaya başladık. Oradaki arkadaşlarla da görüşerek sendikal çoğunluğu yakaladık. Sonrasında işveren sürgün niteliğinde baskılara başladı ve bizi gidemeyeceğimiz yerlere yolladı. Kayış Dağı’ndaki insanı Üsküdar’a, İzmir’deki nişanlı arkadaşları Ankara’ya yolladı. Böylece kötü niyetli olduklarını belli ettiler. Bizi de sürgün etmek istediler fakat biz gitmedik. Çünkü asgari ücretin altına düşüyorduk ve asgari ücretin altında işçi çalıştırmak yasal değil. Bunu üzerine biz de kendi işyerimize geldik. Sürgün edildiğimiz yere gitmediğimiz ve kendi iş yerimize geldiğimiz için 3 gün işe gelmemekten bizi işten çıkardılar. Biz de bunun üzerine işimizi geri almak için, arkadaşlarımızın sesi olmak için, OHAL durumunda eylem yapılabileceğini göstermek için oturma eylemine başladık. İçerdeki arkadaşlarımızdan her molada destek alıyoruz. İşverenin içerdeki baskısı hala sürüyor.

İş yerinde çalışma koşulları nasıldı?

Tugay: Yol ve yemek ücreti vermiyorlar. İnsanlar doğal olarak asgari ücretin altına düşüyorlar. İçeride ise büyük bir baskı var. Su dahi içmene kızıyorlar. Sürekli gittiğin tuvaleti bile takip ediyorlar. Sendikal süreç böylece daha da hızlandı.

Gülay: Yemek olarak verdikleri ücret yetersiz. Yemekhanede fiyat artışı oluyor ama biz bunu dile getirdiğimizde verdikleri yemek parasında hiçbir artış olmuyor. Yazılı ya da sözlü olarak yemek ve yol ücretlerinde iyileştirilmeye gidilmesini dile getirdik ama bize sürekli “Bizim şartlarımız bunlar, beğenmiyorsanız kapı!” dendi.

İşyerinizde kadınlar için çalışma koşulları nasıldı peki?

Gülay:Bir yönetici sürekli ofis içinde bağırıyor. Evrak sormaya bile gittiğinizde “Yerine geç, ne işin var orada?” diyor. Masalarda su içmek yasak, ayakta dolaşmak yasak. Mola saatlerini kullanabiliyoruz. Yemek süresi 40 dk. Yol ve yemek ücretli. Yemek için her gün cebimizden 2 lira ücret veriyoruz. Eski personel olarak yol ve yemek ücretinin bir kısmını hala alıyoruz fakat burada eski ve yeni tüm arkadaşlarımızın hakkını savunmak için varız ve işe yeni giren arkadaşlarımızın yemek ve yol ücreti gibi bir hakkı da yok. Servisimiz yok yolun bir kısmı ödeniyor. Servisimiz olmadığı halde 5 10 dakika geç kalan arkadaşlarımız için her defasında tutanak tutuluyor.

Tutanağın nasıl bir yaptırımı var?

Tugay:Hem tutanak tutulan kişi bir daha o işe gelmek istemez hem de bu tutanaktan sonra “işten çıkarırım” gibi tehditkâr konuşmalar oluyor. Böyle bir çalışma koşulu var.

Kod-A Bilişim’de tam olarak ne iş yapıyorsunuz?

Tugay: Fiziksel arşiv yapıyoruz. Bilişim şirketi, yazılım kiralayıp yazılımcı kiralayabiliyor.9.40. Türkiye’de yazılımda 6. fiziksel ve dijital arşivlemede 1. sırada. İzmir’de büyük bir Teknokent var.

İş güvenliği sizde nasıl işliyor?

Tugay: Bizim çalıştığımız mekân dar ve içerde yaklaşık 100 kişi çalışıyor. Bulunduğumuz yerde ise kasalar bulunuyor. Takılıp düşen, kolunu kıran arkadaşlarımız var. İş güvenliği uzmanımız bulunmasına rağmen bunları rapor etmeyip, göz ardı ediyorlar. Ayrıyeten çalıştığımız alan o kadar dar ki yangın tüpleriyle yan yana çalışıyoruz.

Kod-A kaç senelik bir firma? Burada kaç yıldır çalışıyorsunuz?

Tugay: Yaklaşık 3 sene. Kod-A, 8 senedir Türk Telekom’un işlerini yapıyor. Daha önce ise Vodafone ile çalışıyormuş. Bir ara ismi değişmiş. Birçok daha çok Türk Telekom’un olmak üzere birçok devlet dairesinin de taşeron işlerini yapıyor. 2013’te İzmir’deki Teknokent’in açılışını Başbakan Binali Yıldırım yapmıştı.

Gülay: 10 yılı aşkın yıldır burada çalışanlar bile asgari ücretle çalışıyor. Ücretler sürekli olarak hesaplara eksik olarak yatırılıyor. Mesailer bile bazen net olarak yatmıyor. Ancak fark edilirse ve söylenirse eksik kısım tamamlanıyor.

Tugay: Bir de performans sistemi var. Ben temsilciyim. Arkadaşlara yemek yetmiyor dediğimizde “Performanslarını arttırsınlar, kazandıkları fazla performans ücretleriyle daha çok yemek yesinler.” deniyor. Koşullarımız bunlar örgütlenmeye bu şekilde başladık. Biz buradayız haklarımızı alana kadar da devam edeceğiz.

Gülay: Yemek saatlerinde, molada, arkadaşlarımız hep burada, gelmeye devam ediyorlar. İçeride eylem yapamıyorlar ama dışarıda yanımızdalar. Bizimle ilgili herhangi bir paylaşım yapılırsa yorum yapılırsa dava edileceklerine kadar bir tehdit var. Bunun bir dayanağı yok ama tehdit etmek amaçlı hala yapıyorlar.

Kadın olarak direnmek toplum ve aile baskısı gibi faktörlerden daha zor oluyor maalesef. Sizin ailenizin bu duruma nasıl yaklaştı? Direnişinize destek oluyorlar mı?

Gülay: Ailem işyerinden dolayı huzursuz. Ama yapılan haksızlıklardan yana huzursuzlar. İşten çıkarılmama rağmen sendikalı olmam büyük bir avantaj. Sonuçta sendika bize sahip çıkıyor. Biz de sendikamıza sahip çıkacağız sonuna kadar. Bundan yana bir sıkıntı yok.

Peki, bu süreçte kimler size destek oldu?

En büyük destekçilerimizden bir tanesi, aynı sokakta direndiğimiz DHL işçileri. Sürekli yanımıza gelip bize destek oluyorlar. Biz de onların yanına gidiyoruz. Biz direnişe başlamadan önce de ben onların yanına gidip ziyaret ediyordum. Bir nebze bu sendikal süreçte bize yardımları çok dokundu. Cuma günleri onlar içeri sesleniyorlar. Doğal olarak biz de etkileniyorduk. “Neden buradalar, haklarını neden arıyorlar” sorguluyorduk. Özetle burada bir sınıf dayanışması var. En büyük destekçimiz onlar. Gazeteci arkadaşlar gelip gidiyorlar. Çeşitli dernekler, halkımız yalnız bırakmıyorlar sağ olsunlar.

İçeride çalışmaya devam eden arkadaşlarınızdan büyük destek aldığınızı söylediniz zaten. Peki siz arkadaşlarınıza ulaşabileceğiniz eylemler gerçekleştiriyor musunuz? 

Gülay: İki kez basın açıklaması yaptık. Bizim iş yerimizde ‘misafir geldi’ diye bir kavram var. Bir bayi geldiğinde (misafir) hiçbir işçi yemeğe dahi çıkamıyor. İlk basın açıklamamızda misafir gelmediği halde geldi bahanesiyle kimseyi dışarı çıkarmamışlar. İkinci basın açıklamasında ise yemek saatini keyfi şekilde değiştirdiğini kutlama yapılacağını bunun için sipariş verdiğini söylüyor. Yemek molasından 5 dakika önce. Hiçbir şekilde çıkılmaması gerektiğini bildirmişler aşağıya. Üçüncü de buluşacağız inşallah.

İzmir ve Ankara’da Kod-A bilişim işçileri için süreç nasıl işliyor?

Tugay: Orada çalışan arkadaşları Ankara’ya sürdüler önce. Ancak onların çıkışlarını vermediler. Burada böyle bir durum olduğu için onlara sadece yıllık izin verdiler. Muhtemelen onları da izinler bittikten sonra işten çıkartacaklar. Şu an biz buradayız, nasılsa bırakırız diye düşünüp arayı soğutmaya çalışıyorlar.

Türkiye’nin belirli bölgelerine dağılmış durumdalar. İzmir’dekini alıp Ankara’ya, buradakini alıp Üsküdar’a gönderiyorlar. Sürekli bir sirkülasyon var.

İşyerinde sizden sonra işçi alımı oldu mu? İçerideki durum ne şekilde gelişti?

Tugay: Şirket İş-Kur’dan sürekli işçi alıp çıkarma yapıyor. Ancak şu süreçte zaten İstanbul’daki projesini İzmir’e taşımayı düşünüyor. Buradaki elemanları dağıtmasının da bir sebebi bu. Buradaki eski elemanları Ankara’ya İzmir’e sürüyor ya da işten çıkmanızı sağlıyor tazminat vermemek için. Sonuçta buradan taşındığı anda otomatik olarak tazminat vermek zorunda.Şirkette işte aksama da olmuyordur. Ancak içerideki eleman bu sefer 2 kişilik çalışmaya başlıyor ve tabii herhangi ekstra ücret de almadan yapıyor bunu.Bir de bizim şirkette şöyle bir şey var. Yönetici çok egoist ve işçi sınıfı ile kendisini asla bir görmüyor. Mesela ben normal de yazılımcıyım ve bunu biliyorlar. Fakat beni hiçbir zaman yazılım kısmına almıyorlar. Beni arşivlemede tutuyor. Tamamen egoist bir tavır takındığı için bizim statü yükseltmemizi kabullenemiyor. Kendisi sürekli “Kimse benim gibi olamaz, benim evimin aidatı 400 lira.” gibi şeyler söylüyor. Bizimle sürekli dalga geçiyor. Ancak bunu başındakilerin Türkiye’yi yönetebileceğini düşündüğünden böyle yapıyor.

Gülay: Bizim müdür sürekli ben part-time başladım, stajyer başladım. Sizin olduğunuz yerden geldim, diyor. Siz sanıyor musunuz ki ben babam şirketinin sahibi ile arkadaş diye buralara geldim de diyor fakat babası gerçekten şirketin sahibi ile arkadaş. Çok çalıştım ve güya akrabalık ilişkilerinin önemi yok.

Tugay: Biz yeri geldi burayı sırtladık. İlk geldiğimde Pazar dâhil her gün 23:00’e kadar burada kaldık. Her işi yaptık. İşimize sahip çıkalım dedik. İşleri bizimle bittiğinde aramızdaki dostlukta bitti.

Gülay: En son bayram sonrasında oluşan yoğunluktan ötürü Cumartesi ve Pazar çalışmamız gerekiyordu. Geldim çalıştım ama Pazartesi Üsküdar’a benim görev yazımı verdiler. Yoğunluğu eritmek için gelip çalışan da benim, sürgünü alan da benim. Niye? Çünkü sendikalıyım, hakkımı arıyorum. Amaç hiçbir zaman işi iyi bilmek, iyi yapmak değil burada. Evi orada uygun olup gitmek isteyenler, gönüllü olanlar var mesela ama beni gönderiyorlar.

 

İşveren ile herhangi bir diyalog zemini oluştu mu?

Tugay: İşveren bizimle herhangi bir diyalog kurmadı. Sendika ile de görüşmediler. Yetki belgesi alma sürecinde bir sıkıntı olmaması için görüşülmüştü. İyi de bir toplantı olmuştu ama sonuç bu. Ondan sonra herhangi bir görüşme olmadı. Biz basın açıklaması sonrasında işveren tarafından bir görüşme talebi bekledik. Sonuçta toplu sözleşmeye itiraz edilmesi durumunda anayasal olarak hakkımız olduğunu belirttik. Onlarda itiraz ettiler, buna karşı olduklarını gösterdiler. Herkes kendi tarafını seçti.

Hukuki süreç nasıl işliyor?

Tugay: Bizim açımızdan şu şekilde; sendikal sebeplerden dolayı işten atılma davamız, sendikal tazminat davamız açıldı. Sendika avukatlarımız bize sahip çıktılar. Onun dışında kıdem ve ihbar tazminatlarımız da süreç sonunda açılacak. Eğer işe geri dönersek bunlara gerek kalmayacak tabi. İşe geri dönmek istiyoruz, bunun için buradayız zaten.

İktidarın da açıkça belirttiği gibi, OHAL grev tehdidi olan yerlere müdahale amacıyla kullanılıyor. Sizin için bu durumun yansımaları nasıl?

Tugay: Bize şu anda bir baskı yok. Grev sürecinde de değiliz. Şu an eylem yapıyoruz eğer toplu sözleşme imzalanırsa grev hakkımız doğacak. Dediğim gibi şu an bir şey yok ama ileride ne olacağını bilemeyiz. Daha büyük ses getirirse eylemimiz durum değişebilir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Gülay: En açık şekilde söylemek gerekirse; direneceğiz ve kazanacağız.

Tugay: İşçi sınıfına şöyle bir şey söyleyebilirim. Bizim buradaki durumumuz, asgari ücretle çalışan, işverene karşı gelmekten ve hakkını aramaktan çekinen işçi sınıfına uygun olsun istiyoruz. Herkesi direniş sokağımıza bekliyoruz, gelsinler konuşalım, birlik olalım.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler