spot_img
spot_img
Ana SayfaKadın- LGBTİİşe iade davasını kazanan Birsen Onsekiz: "Bir kadın işçi olarak kendimle gurur...

İşe iade davasını kazanan Birsen Onsekiz: “Bir kadın işçi olarak kendimle gurur duyuyorum”

Ekol Lojistik’in İstanbul Samandıra’da bulunan iş yerinde çalışırken vardiya dayatmasına karşı çıktığı için işten atılan Birsen Onsekiz, 2015 yılında başlattığı hukuk mücadelesini 25 Temmuz 2017 tarihinde kazandı. Mahkeme işe iadeye karar verirken Ekol Lojistik patronlarını tazminat ödemeye mahkum etti. Emsal niteliği taşıyan karar, benzer dava süreçleri yaşayan tüm işçilere umut oldu.
 

Birsen, davalı olduğun Ekol Lojistik’te çalıştığın dönemde bir takım problemler yaşadığın, baskı ve mobbingle istifaya zorlandığın bilgisi bize ulaştı. O dönem ki çalışma koşullarından ve işten ayrılma sürecinden bahsedebilir misin?  Ne gibi zorluklar yaşadın?

2014 yılında Ekol Lojistik’in taşeronu Koza firmasında depo işçisi olarak çalışmaya başladım. İlk aylarda deponun en kötü işlerini; poşetleme ve paketleme işlerini yaptım. 6 ay boyunca taşeronda çalıştıktan sonra şeflerim çalışmalarımdan çok memnun olduklarını ve beni Ekol kadrosuna almayı düşündüklerini söyledi. Her işçinin hakkı ve isteği olduğu gibi ‘kadro’ benim de hakkım ve isteğimdi, bu nedenle Ekol kadrosuna geçişimi büyük bir sevinçle karşıladım. Kadroya geçtikten sonra aynı birimde aynı işi yapmaya devam ettim. Deneyimli bir eleman olmama rağmen sözleşmemde ilk 2 ay için deneme süresi koydular. Bu sürenin dolmasına çok az bir süre kala yaşadığım bir kaza sonucu ayağım kırıldı. Deneme süresinde rapor almanın riskli olacağını düşündüğüm için birkaç gün kırık ayakla işe gitmeye devam ettim. İş yeri hekimimiz durumu fark ettiğinde derhal istirahat etmem gerektiğini söyledi ve vaziyetimi müdürümüz Şahin Beye bildirdi. Şahin Bey, iyileştiğinde işinin başına dönebilirsin diyerek rapor almam konusunda hiçbir sıkıntı çıkartmadı. Bunun üzerine 11 günlük rapor aldım, evde dinlenip ayağımın üzerine basmaya başladıktan sonra işe döndüm.

Kadrolu çalışmaya başladığımdan itibaren genel olarak her şey iyi gidiyordu ta ki 5. aydan sonra vardiyalara kalmam konusunda şef ve amirlerim baskı yapana dek. İmzaladığımız iş sözleşmelerinde kural olarak ‘işveren ihtiyaç gördükçe işçi vardiyalara kalır’ ibaresi yer aldığı için benden gece vardiyalarına kalmamı istediler. Evli ve üç çocuk annesi olduğum için bunu reddettim. Eğer ihtiyaç varsa bölümde çalışan herkesin vardiyaya geçmesi gerektiğini aksi takdirde bu uygulamanın ayrımcılık olduğunu söyledim. Geri adım atmamam üzere bana söyledikleri şey “Deneme süresinde rapor aldın biz seni idare ettik, eksikliklerine göz yumduk sen şimdi kalkmış bize karşı çıkıyorsun” oldu ve yaptıkları tüm ‘iyilikleri’ önüme döktüler.

Vardiyaya geçmediğim için Ekol’dan istifa etmemi istediler ve benimle Koza için yeni bir anlaşma imzalayacaklarını söylediler. Görüşme esnasında o kadar çok üzerime geldiler ki bir anlık sinirle “Tamam, istifamı vereceğim!” diyerek odadan çıktım. Aynı gün bu durumu telefonda sendika başkanımız Murat Bostancı’ya bildirdim. Başkanımız kesinlikle istifa etmemem gerektiğini, tüm haklarımı kaybedebileceğimi, işverenin bir oyunu olduğunu söyledi. Ertesi gün insan kaynaklarına istifa etmeyeceğimi ama isterlerse kendilerinin beni çıkarabileceklerini söyledim. O an çıkışımı vermediler, çalışmaya belli bir süre devam ettim ama beni yıldırmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Beni iş yerinde yalnızlaştırdılar, hastalıklıymışım gibi davrandılar, tüm ayak işlerine koşturdular, gel Birsen git Birsen – yukarı Birsen,aşağı Birsen diye günlerce koşturdular. Sinirimden ağlaya ağlaya çalıştım ama yılmadım, istifamı vermedim. 6. ayın dolmasına 2 hafta kala kendileri beni çıkardı ve 606 TL kadar gülünç bir miktarda tazminat verdiler. Koza’da çalıştığım 6 aylık dönemi yok saydılar. Bu işin peşini bırakmayacağımı, dava açacağımı söylediğimde insan kaynakları sorumlusu bana güldü “hiçbir şey elde edemezsin” dedi ama bugün kazanan ve gülen taraf ben oldum.

İş mahkemesinde açtığın davanın kazanımla sonuçlanması çok sevindirici ve emsal niteliğinde. Dava sürecin ve sonucu hakkında düşüncelerini alabilir miyiz? Karardan hareketle sınıf kardeşlerine söylemek istediğin bir şey var mı?

Dava, OHAL nedeniyle de yaklaşık 3 yıl gibi uzun bir süre sonunda Yargıtay’ın onadığı kararla lehime sonuçlandı. Benim 3 yıldır her gün aklımdan geçen şey “acaba ne karar çıkacak, hakkımı alabilecek miyim” oldu. Bu dava benim için sadece tazminat davası değildi, onur ve haysiyet davası idi. Paraya elbette herkesin ihtiyacı var, benim alnımın teri, emeğimin karşılığı ama daha önemlisi ben Ekol’a boyun eğmedim, hakkımı kâra çevirsinler diye kimseye bırakmadım. Etrafımdaki herkes, tüm arkadaşlarım ‘kadın başına’ kalkışma böyle işlere, kaybedersin, seni borçlu çıkarırlar gibi şeyler söylediler, beni vazgeçirmeye çalıştılar. Ben hiçbir zaman inancımı kaybetmedim, haklıydım ve yanlış bir şey yapmadığımı biliyordum. Hırsızlık yapmadım, yüz kızartıcı suç işlemedim, canla başla çalıştım. Bana yapılan haksızlığa bu yüzden eyvallah diyemezdim, bir yola çıktım ve sonuna kadar arkasında durdum. Umudumu hiçbir zaman kaybetmedim. Dava sürecinde de sendikam DGD-SEN sürekli arkamdaydı. Hukuk yoluna başvurmam konusunda başkanımızın rolü büyüktür, her zaman desteklerini sundu, yanımdaydı. Sendika avukatlarının yoğun çabalarıyla karar lehime sonuçlandı. Bu yüzden tüm işçi arkadaşlarıma her zaman söylerim; inandığınız güvendiğiniz sendikaya üye olun. İşçiyi satmayan, patron yalakası olmayan bir sendikaya üye olun diye… Sendikaya üye olmak bizim anayasal hakkımız ve sendika, işveren karşısında hem hukuki hem fiili savunucumuzdur. Davayı kazandıktan sonra arkadaşlarımın sendikalara olan ilgisi de arttı, bir kısmı üye oldu bir kısmı üye olmayı düşünüyor. Ben yaşadığım zorlu süreçte dimdik durduğum ve onurumu savunduğum için bir kadın işçi olarak kendimle gurur duyuyorum. Mücadelenin taşeronu- kadrolusu, kadını-erkeği yok; sadece güçlü olmak, kimseden korkmamak ve hakkını-hukukunu aramak gerekiyor!

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler