spot_img
spot_img
Ana SayfaSeçtiklerimizGerçeğin Mayası Gözle Görülmez - Bahtiyar Erden

Gerçeğin Mayası Gözle Görülmez – Bahtiyar Erden

Gün geçmesin ki haber kaynaklarından robotların ya da daha genel bir ifadeyle çipli üretimin çalışanları işsiz bıraktığı ve daha da bırakacağı ile ilgili haberleri okumayalım. Taksi şoförlerinden, doktorlara, kokteyl hazırlayan barmenlerden, fabrika çalışanlarına; hizmet sektörü ve üretken sermayenin hâkim olduğu iş kollarına kadar her alanda çipli üretim bizi “işsiz” bırakıyor. Örnekleri çoğaltmak tabii ki de mümkün, ama tartışmalar toplumun işsiz kalan bu kesiminin ne yapacağında kilitlenip kalıyor. Bir yandan işsiz kalanların plajları dolduracağı söylenirken, diğer yandan profesörler ‘Umarım öğretmenler, doktorlar ve hâkimler insan olarak kalırlar. Çünkü bazen konuşacak birine ihtiyaç duyuyorsunuz’ şeklinde demeçler verebiliyorlar. Ama öyle gözüküyor ki sistem içi tartışmaların hiçbir tanesi milyonların açlıktan öleceğini dillendiremiyor. Ya da kâr güdüsüyle hareket eden sermayenin insanları öyle birer ikişer de değil yüzer yüzer biner biner katledeceği gelmiyor akıllarına. Bunların ötesinde; göremediğimiz, perdenin arkasına gizlenmiş bir dünya var. Ne var ki tilki bunu daha önceden Küçük Prens’e söylemişti: “Gerçeğin Mayası Gözle Görülmez”.

Belki de resme bu kadar yakından bakmak, resmi bulanıklaştırıyor olabilir. Bazen bir adım ileri atmak için iki adım geri atmak durumunda kalabiliriz. Bugünü analiz etmek, yarını düşleyebilmek için düne bakmak gerekebilir. Örneğin; bugün sokakların köleyle dolup taştığını düşleyebilir misiniz? Bizim için ahlâksızlığın ve onursuzluğun diğer adıdır bir insanın köle olma zorunluluğu. Bir insanın, başka bir insanın bütünüyle malı olması yaşadığımız toplum içerisinde düşünülemez. Hele hele alınıp satılabilmesi insanlık dışıdır, caniliktir, vicdansızlıktır. Çünkü burjuva hukukunda eşdeğerler eşdeğerlerle değişilir. Ama burada bir meta gibi alınıp satılan şey eşitlik içerisinde, eşitliğin bir tarafını oluşturmalıdır; eşitliğin konusunu değil. Yani tıpkı emek-gücü alım satımında olduğu gibi kapitalistin karşısına çıkıp emek-gücünü satabilmeli ve bunun karşılığında, buna eşdeğer bir ücret alabilmelidir. Peki köleci toplum içerisinden bakınca da bu böyle midir? İnsanların ancak kendi yaşamlarını sürdürebilecek kadar ürettikleri toplumlarda kölelik yoktu. Çünkü köleleştirdikleri insanın yaşamını devam ettirme görevi, bu köleye sahip olan topluma ya da köle sahibine ait olmalıydı. Eğer on kişinin yaşamını sürdürecek kadar üreten bir toplum on birinci kişinin yaşamını devam ettirecek koşulları oluşturamıyorsa köle sahibi olmak da mantıksızdı. O yüzden savaşçı kabileler yıllarca kadın, erkek, çocuk demeden insanları öldürmüşler ve yaşadıkları alanı yağmalamışlardır. Artı-ürünü ortaya çıkaracak koşulların oluşmasıyla birlikte, toplumun üretim ilişkileri yeni bir iş bölümü temelinde tekrar örgütlenmek zorundaydı. Yani artı-ürün ile birlikte toplum artık köleci üretim biçimini yaşayabilecek koşullara sahipti. Bizi ilgilendirdiği kadarıyla bunun sonuçlarından bir tanesi de esir alınan insanların yaşamalarına izin verilmesi ve köleleştirilmesi oldu. Köleci toplum içerisinden bakıldığında bu durum aslında ilerici bir adımdı. Sömürmek, öldürmekten daha insancıldı.

K. Marx, “Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı”’nın önsözünde insanların bilinçlerini belirleyen şeyin onların toplumsal varlıkları olduğunu, varlıklarını toplumsal olarak üreten insanların da aralarında kendi iradelerinden bağımsız, zorunlu, ilişkiler kurduğunu ve bu ilişkilerin de toplumun üretici güçlerinin belirli bir gelişmişlik düzeyiyle örtüştüğü söyler. Üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel yaşam sürecini koşullandırır. O yüzden robotların üretim sürecine dâhil olmasına kapitalist üretim tarzı içerisinden bakılırsa, kitlelerin işsizliği görülecektir. Çünkü toplumun maddi üretimi işbölümü temellidir. İş bölümü içerisinde emeği vasıfsızlaşan veya yaptığı iş, robotun yapabileceği bir işe dönüşen işçi, işsiz kalmaya mecburdur. En yakın örneğini alışveriş merkezlerindeki kasiyersiz kasalarda görebiliriz. Ve şu da anlatılmadan geçilmemelidir ki; iş bölümü işçinin bir iş üzerinde uzmanlaşması sonucunu doğurduğu için işsiz kalan işçinin başka bir iş kolunda çalışması pek de kolay değildir.

Bir sonraki soru elbette şu olmalıdır: Bir adım sonrasından bakıldığında şu an içerisinde bulunduğumuz üretim ilişkileri neyi ifade etmektedir? Çipli üretimin makinelerde kullanılmasıyla ve robotların üretim sürecine dâhil olmasıyla birlikte ortaya çıkan durum, kapitalist üretim tarzı içerisinde işsizliği üretirken; toplumsal üretimde, çalışmanın bir zorunluluk olmaktan çıktığı koşulları doğurmaktadır. Yani hayal etme (insana özgü bir eylem) dışında, toplumun yeniden üretimi için gerekli olan maddi üretim, planlı bir şekilde insansız gerçekleştirilebilir. İnsanın üretken eylemleri, resim yapmak, tiyatro oynamak, bilimi üretmek, bina tasarlamak vb. gibi hayal gücüne dayalı biçimlere bürünür.

Bugün Yunanistan’da kullanıma geçen insansız halk otobüsleri, işte o zaman otobüs şoförlerini işsiz bırakmaz; bir kişinin daha çalışma zorunluluğunu ortadan kaldırır. İş ve iş bölümü ortadan kalkar. “İşsiz” yığınları o zaman gerçek anlamda plajları doldurabilir ve profesörlerin içi artık rahat edebilir; fabrikalarda değil ama fikri üretim sürecinde insanlarla birlikte olabilir.

Gerçeği görebilmek için bakmak yetmez. Küçük prens bunu unutmamak için tekrarlıyordu: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”

iscisinifi.org

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler