spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıFıtrat, Pişkinlik, Aklama Ve Ayakkabı!: Soma Katliamı Davası 13 Nisan’da – Ceren...

Fıtrat, Pişkinlik, Aklama Ve Ayakkabı!: Soma Katliamı Davası 13 Nisan’da – Ceren Uysal

 

Birinci sihirli kelimemiz; “fıtrat”…

Soma katliamı soruşturması kapsamında alınan bilirkişi asli raporu der ki; “ocak havasının denetimi için kullanılan gaz izleme sensörleri olayın başlangıcını haber vermiş ama şirket yetkililerince dikkate alınmamış”, “Havalandırma şekli ve yöntemi yangın riski olan bir yer altı ocağı için yetersiz”. Pek tabii ki bu havalandırma şekil ve yöntemini gösteren projelere her yıl onay verilmiş. Tam da bu verilen onaylardan ötürü “MİGEM ve iş müfettişleri asli kusurlu” imiş. Olası bir kazada kaçış yollarını düzenleyen bir proje hazırlanmış ama projenin 2. revizyonunda bu yollar, “rezerv zaiyatını” engellemek için iptal edilmiş. Bu durum TKİ’nin de bilgisi dahilinde imiş. 2011’den 2013’e gelindiğinde üretim ve işçi sayısı iki katına çıkmış ama havalandırma sistemi değişmemiş. Gaz ölçümleri ile sensör verileri ise birbirini tutmazmış… Normalde beklenenin / öngörülenin 2-2,5 katı üretim yapılasıymış, üretim baskısı iddiaları rapora göre de yerindeymiş… Ocağın ana girişindeki havalandırma fanı teknolojik olarak yetersizmiş, hava akımını ters yöne çevirecek yetenekte değilmiş. Kameraları inceleyenler 2 gün öncesindeki görüntüler de tüm gün gaz yoğunluğu olduğunu belirtmiş, 1 gün öncesinde ise bir işçi duvarlara tutuna tutuna, bitkin, halsiz, yine duman içerisinde yürümekteymiş… TÜBİTAK demiş ki, incelenen cihazların en az 6’sının ayarı bozukmuş, ölçüm yapsa da alarm veremezmiş ama buna rağmen 10 ila 15 Mayıs 2014 tarihleri arasında 31 adet kimi kısa, kimi uzun, normali çokça aşmış gaz ölçümü görülmekteymiş. Maskeler de berbat haldeymiş. Aynı üretici firmanın 12 maskesinin 12’sinin de filtre kısımları paslı imiş. Zaten hiçbirinin üzerinde ne üretim tarihi, ne raf ömrü, ne son kullanma tarihi yazılı değilmiş. Çin malı olanları ise 16 ila 20 yıl önce üretilmiş. Özcesi işçiler zaten her gün ölüme yürümekte imiş…

İkinci sihirli kelimemiz; “pişkinlik”…

Soruşturma kapsamında ifadesi alınan, halen tutuklu Soma Holding A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın ifadesine göre; kaza günü yangından Soma Maden İş Sendikası Başkanı Taner Bey tarafından bilgilendirilmiş. Ama İstanbul’dan Soma’ya gidişi 2 günü bulmuş. Çünkü provokatörler eylem edesiymiş. Kendisinin hayatını seyrü sefa içinde geçirmeye borçlu olduğu 301 kişi ciğerleri çürüyerek, renkleri yeşile çalarak son nefeslerini verirken beyimiz hayati tehlikeden çekinmiş. TKİ ile bağıtlanan sözleşme der ki, 1.500.000 ton/yıl üretim, 2012’de üretim 3.816.015 ton, 2013’de 3.566.457 ton.  Can Gürkan der ki kendisi ve bir de babası, bütün emeklerini, sermayelerini ortaya koymuşlar. 6400 kişiye ekmek kapısı açmışlar. Dahası meydana gelen kazada en çok onlar mağdur olmuşlar. Bütün yatırımlarını güvenlik önlemlerine yapmışlar. Gerçekten, Savcılık aşamasındaki ifadesine göre Can Gürkan ve bir de babası, ölen 301 kişiden, iddianameye adı sığdırılmış toplam 950 kişiden, bugün açlığın pençesinde kıvranan Somalı maden işçileri ve ailelerinden daha çok mağdurmuş, hatta en çok baba-oğul onlar mağdurmuş!

Üçüncü sihirli kelimemiz; “aklama”…

İddianamede atıf yapılan bilirkişi raporunun birçok bölümünde MİGEM’in ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı iş müfettişlerinin asli ya da tali sorumluluğundan söz edilmiş. Ama iddianameye göre bir şehri toplu mezara döndüren bu katliamın topu topu 45 şüphelisi varmış. Bu şüphelilerin bir kısmı da vardiya ayak sorumlusu, vardiya amiri falan, ama hiçbiri iş müfettişi, MİGEM yetkilisi, bakan, başbakan değilmiş.  İş Müfettişlerine soruşturma izni çıkmamış. T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 49189603/663.02/7040 sayılı ve 05.09.2014 tarihli “soruşturma izni verilmemesi kararı”na imzayı doğrudan Faruk Çetin atmış. Bu kararda; gizlenen noksan hususların, insanüstü bir yetenekle müfettişlerce görülmesi gerektiğinin ileri sürülemeyeceğinin altı çizilmiş. Ama mesela maskelerin, kaçış planlarının incelenmesinin nasıl bir insanüstülük gerektirdiğine hiç değinilmemiş. Karar müthiş kinayeliymiş. Her öldürülen kişi için Emniyet Müdürlüğü’nün sorumluluğuna gidilemeyeceğine göre, 301 maden işçisi için de müfettişlere suç atfedilemezmiş.

Dördüncü sihirli kelimemiz; “ayakkabı”…

Memlekette ayakkabı artık tamamen sınıfsal bir ölçüye dönüşmüş. Fıtratında ölüm olanlar da, pişkinler de ayakkabılarından ayırt edilir olmuş. Bir tarafta Soma’da yer altından sağ çıkartılan Murat Yalçın’ın sedyeye yatırılırken, sedyeyi kirletmemek için ayakkabısını çıkartmaktaki ısrarı, Ermenek’te oğlunun cenazesinde delik kara lastikleri ile tanıdığımız Recep Gökçe… Diğer tarafta Recep Gökçe’ye “yeni bir kara lastik” hediye eden devlet büyükleri ile, ağzından fıtratı düşürmeyenlerin “ayakkabı kutuları”…

Soma’daki işçi katliamının davası 13 Nisan’da görülmeye başlanacak. 301’i ölü, toplamda 950 mağdur ismi içeren 231 sayfalık bir iddianame. Olası kast, bilinçli taksir, taksir… Maktül, mağdur, mağdur müşteki… Bir de işte sihirli kelimeler var; fıtrat, pişkinlik, aklama… Biz burada yırtık, delik, kirli, paslı katranlı ayakkabının yanındayız! Onur, vicdan, akıl ve hayat için 13 Nisan’da Soma’da olacağız…

 

 

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler