spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıDirenen Silivri İşçisi Herkesi Köroğlu Olmaya Çağırıyor - Sevgi Mardin

Direnen Silivri İşçisi Herkesi Köroğlu Olmaya Çağırıyor – Sevgi Mardin

Çetin Arat ve Barış Kiracıoğlu 17 yıl Silivri Belediyesinde şoför olarak çalışan iki işçi. Bir dönem DİSK-Genel-İş şube yöneticiliği yapmışlar. Yönetici oldukları dönemde DİSK’in bürokratik sendikacılık anlayışından farklı yerde durmuşlar. Bugün gelinen direniş sürecinde bu ayrı duruşun DİSK/Genel-İş’in desteğini esirgemesinde etkisi olduğunu da düşünüyorlar. Silivri Belediyesi çalıştıkları alanı taşerona açacağını duyduklarında oturup hesap yapmışlar  belediyenin bundan ne kadar zarara uğrayacağını, bir dosya halinde hazırlamışlar, bundan dolayı işçilerin işten atılabileceğini konuştukları geniş bir toplantı tertip etmişler ve dosyayı belediye başkanına ulaşacak şekilde iletmişler. Dosya belediye başkanına ulaşmış olacak ki ertesi sabah işten çıkarılmışlar. Belediyenin bu hizmeti şu anda taşeronda, ve kalem kalem çıkardıkları maliyet dosyası da oralarda bir yerde. Silivri’de belediye CHPli, oy verenlerin bu yolsuzlukların peşine düşmesi gerektiğine inanıyorlar.

Silivri Direnişi

İşten atılma gerekçesi belediye başkanın takdiri olarak bildirilmiş. Bu haksızlık karşısında 19.08.2015 tarihinde direnişe geçmişler, belediye önüne çadır kurulmuş. Bugün 100. gününe giren direniş bu şekilde başlamış. Belediye başkanın aracının geçtiği güzergahta olan çadır eylemi büyük rahatsızlık vermiş “Silivri’de Yaşamak Güzeldir“ diyen başkana. Direnişin sloganı da “Silivri’de Direnmek Güzeldir“ olarak şekillenmiş. Ancak süreç pek o kadar güzel olmamış. Çadırı kurdukları ana giriş kapısı yerine başkanın arka kapıdan çıkıp gittiğini öğrendikten sonra kah belediye önünde kah başkanın evinin önünde kah CHP ilçede kah başkanın programının olduğu başka bir yerde eylemler devam etmiş. İşçiler zaten 15.000 TL maaş alıyordu, maliyetleri çok yüksekti çıkardık, onlar zaten belediye başkanına da hakaret etmişlerdi, şube başkanlığı yaptıkları dönemde belediyeyi yıprattılar vs. daha bir sürü dezenformasyonla da ayrıca uğraşmışlar. Bu çıkarılan dedikoduların geçmiş kuyruk acılarına dayandığını düşünüyor işçiler, çünkü Silivri Belediyesinde 2 iş cinayeti var, ölenler Çetin ve Barış’ın arkadaşları onlarda şoför. Ve ayrıca Belediye başkanının suç duyuruları da var, sık sık gidip ifade vermek zorunda da kalmışlar, birini gülerek anlatıyorlar; belediye başkanını tehditten ifade vermişler gerekçe, başkan “İşçiyiz! Haklıyız! Kazanacağız!” sloganını şahsına tehdit olarak algılamış. Başkanın belediyenin arka kapısından çıkıp gittiğini görünce evinin önüne kadar gitmişler bizimde ailelerimiz var işe dönmek istiyoruz demek için. Fakat bu durum daha sonra başkan tarafından “ailemin önünde onurumu kırdılar“ diye dillendirilmiş. Bunca yalan dolanın içinde psikolojik mücadelede var fiziksel mücadelede mesela  Direnişin 15. Gününde güvenlikler müdahale etmiş.

IMG_5681

Biz burada 100 günde neredeyse 3 mevsim geçirdik diyorlar. DİSK/Genel-İş İstanbul 2 nolu şube, 16. ve 31.günlerde desteğe gelmiş. Çeşitli sivil toplum örgütlerinden sendikalardan destek görmüşler her birine ayrı ayrı teşekkür etmeden geçemiyorlar. Ancak bu bile bazen onların aleyhinde kullanılmış, DİSK/Genel-İş in üst kademelerine DHKP/Cli oldukları bile söylenmiş. Geçen günler AKP ve Vatan Partisi de destek mesajı vermek için geldi, şimdi ne diyecekler acaba merakla bekliyoruz diyorlar. Direnişin 23.gününde Murat Karayalçın Silivri’deymiş, dertleri ulaşabildikleri herkese işe dönmek istediklerini söyleyebilmek. CHP İlçe Yönetimini ziyaretinde bina çıkışından ulaşmak için beklemişler Murat Karayalçın bekledikleri alakayı göstermemiş sloganlarla uğurlamışlar kendisini.  Direnişin 49.gününde CHP Genel Başkan Yardımcısı, Silivri Belediye Başkanı ile açılışa katılmak için gelmiş, işçiler görüşmek için talepte bulunurlar, genel başkan yardımcısı işçilerle görüştürülmemek üzere apar topar belediyeye sokulur çıkarken görüşeceği beyanatını verir. Lakin çıkarken araçtan inmez bile, işçilerle görüşmek için 5 dakikası bile yoktur,  işçiler yol keser inmek zorunda kalır, “İçeride meseleyi dinledim. Kani Beko’nun burada bu şekilde beklediğinizden haberi var mı?“ diye sorar. Evet , Kani Beko’nun haberi vardır elbette. Genel  başkan yardımcısı “Peki ben Keni Beko’yu arayıp bunu soracağım kendisine“ der ve aracına biner oda sloganlarla uğurlanır.

Silivri Direnişi

CHP’den ve DİSK’ten çözüm aramak için kime ulaşıldı ise  “sorunu çözecekler, sizi işe alacaklar” anlamına gelen bir şeyler söylendikten kimseden ses çıkmaz 100 gündür. Hiç kimse meseleyi birde onların dilinden dinlemez, hep içeride dinlenmiştir mesele, kapalı kapılar ardında. İşçileri dinlemek bu kadar mı zordur, işçiden bu kadar çok mu korkulur?

CHP ve DİSK/Genel-İş arasında olan bu flörte kurban edildikleri düşmüş akıllara. Belediye başkanı “Bu sendikayı buraya ben getirdim.“ diyor, hem her ortamda dile getiriyor hem de kapıda direnen işçilere bunu sürekli hatırlatıyor. Bu şu demek oluyor, istediğim sendikayı getiririm, sendikada beni dinleyecek.

Silivri Demokrasi Platformu, çeşitli demokratik kitle örgütlerinin toplandığı bir çatı. Silivri’de olanlara seyirci kalmamak hem de Platformun içinde yer alan Barış ve Çetin’in işine geri dönebilmesi için Belediye Başkanlığı ile görüşmek üzere randevu talep etmiş. Görüşme gerçekleşir, Platformun tek talebi vardır nasıl bir gün içinde işlerine son verildi ise o şekilde işlerine geri dönmelerinin sağlanması. Belediye başkanının taleplerine ise bir anlam verilemez, derhal pankartlarını alıp gidecekler, benden özür dileyecekler ancak ben samimi olduklarına inanırsam işe alabilirim. İşçiler bu taleplerin oyalamak için söylendiğine inandıklarından eylemlerine devam ederler. Çünkü daha başka işçi davalarından bu sözlerin oyalamak için söylendiği tecrübe edilmiştir. Nitekim de öyle olur. Platform görüşmelerine devam eder, kimi zaman durum iyileşme gösterse de, yerel basında çıkan Belediye Başkanı diz çöktü işçileri işe geri alacak minvalinde haberler süreci tekrar en başa götürür. Süreç, işçiler benden özür dileyecek ancak o zaman işe geri almayı düşünebilirim de kalır. Bu arada işe iade davaları açılmıştır.

10 Ekim Ankara Katliamının yaşandığı ertesi günü, belediye başkanı ve platform tekrar görüşür. Görüşmelerden netice alınır. Belediye başkanı memleket bu halde iken bize böyle bir tablo yakışmaz diyerek mahkeme sonuçlarını bile beklemeden işe alacağı sözünü verir. İşçiler pasif direnişlerine devam eder slogan atmazlar, işe geri alınmayı beklemektedirler. Hatta belediye başkanının bu söylediklerine rağmen 15-16  Ekimde olan mahkemeler beklenir, işe iade kararı çıkar, ele güne de mahkeme kararı ile işe dönüyoruz denilecektir. “Ne şiş yansın ne kebap” meseledir. İşe iade kararları çıkar ama belediyeden ses yoktur. Öğrenilir ki, belediye davaları temyize götürmüştür. Bu noktada hem işçilerin onuru hem de Silivri Demokrasi Platformunun emekleri çiğnenmiş. Her fırsatta demokrasi platformunun ne kadar değerli olduğundan dem vuran başkan istediğinde değersizleştirebileceğini göstermiş herkese. İşçiler güç sarhoşu olduğunu düşünüyor belediye başkanının. 100. güne gelindiğinde, direniş boyunca Silivri Belediyesi başkanının direnenlerin işçi olduğunun ayırdına varamayacak kadar her şeyi kişiselleştirdiği görülüyor. Mesela belediye başkanından şahsi özür dilemek neyin ifadesidir? Direnişler olur işçi ve işveren ne olursa olsun aynı masaya oturur ve belirle çerçevede uzlaşılır, literatürde bu böyledir ama Silivri’de değil!

IMG_5683

Silivri Belediyesi, CHP’nin sosyal demokrasi şiarının ete kemiğe bürüneceği bir yerel yönetim olabilirmiş aslında. AKP’li belediyelerin hastalığı, yerel yönetimin asli görevi olan hizmeti  gözüne sokmak burada da bütün ucuzluğuyla devam ediyor. Durak yaptım bakın görün, yeni doğan paketi veriyoruz bakın görün vs. her yer reklam panosu , belediyenin reklamı. Bunları dile getirerek nereye varıyoruz, ilçe sisteme muhalif nüveler taşıyan çok sesli bir yerleşim. Bu muhalefet,  belediye başkanına koltuk vermiş. Hizmetlerini halkın gözüne sokarak, eyleme giderken size otobüs veriyorum, Newroz’da halay çekecek alan veriyorum, ama ben Barış Yürüyüşü düzenliyorum diyerek çıkacak çatlak sesleri de kontrol altına almış görünüyor. Her şeyde olduğu gibi tüm bunları kafalara kakıyor. Başkan, civciv mi yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan çıkar döngüsünün içinde, muhalefet koltuğu kendisinin verdiğini unutmuş vaziyette yuvarlanıp gidiyorlar.

Ama iki işçinin direnişi sürecinde ak-kara belli olmuş, her şey ayan beyan, bakmak-görmek gerekiyor. Yine bir görüşme ertesinde 29 Ekim Cumhuriyet yürüyüşünde el sıkışalım anlaşalım demiş Başkan, ama işçileri aileleri önünde rencide ederek el sıkışmadan yoluna devam etmeyi ihmal etmemiş. İşçiler daha o akşam açlık grevi sürecini başlatmışlar.Bundan sonrası zaten ulusal basına kadar yansımış, başkan zabıtalara emir vermiş, çadırlar pankartlar işçiler yerlerde sürüklenmiş. Her geçen gün başkanın gerçek yüzü beliriyor, güneş balçıkla sıvanmıyor.  Davaları temyizde, ne DİSK/Genel-İş’ten ne de CHP’den kimseye seslerini duyuramıyorlar. Yerel muhalefetten destek sınırlı bir şekilde devam ediyor. Belediye Başkanın arkalarında kimse yok nasılsa dediğini duyuyorlar etraftan. Silivri halkı seyirci.  Desteğe ihtiyaçları var. Emekten yana olan herkesten destek bekliyorlar. Belediye Başkanı onların açlık grevinde açlıktan ölmesini bekliyor, şaka değil gerçek bir sabah belediyeye girerken bunu dile getirmiş, “Sizin gün gün burada ölmenizi izleyeceğim.“ demiş.

Bugün 100.gün. Belediye’nin camından işçilerin gün gün ölmesini izleyen Bolu Beyi’ne karşı birer Köroğlu gibi direniyorlar. Herkesi Köroğlu olmaya davet ediyorlar.

Direnişlerini saygıyla selamlıyoruz.

YAŞASIN İŞÇİLERİN BİRLİĞİ !

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler