spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıArçelik LG fabrikasında neler oluyor?

Arçelik LG fabrikasında neler oluyor?

Bursa’da başlayan metal direnişi, çok kısa bir süre içerisinde birçok ile sıçradı ve hala daha artçı sarsıntıları devam ediyor. Bugün herkes sürecin ortak paydasını Türk Metal’e duyulan yoğun öfke olarak okuyor. Elbette bu değerlendirme haksız da değil. Türk Metal’den istifa, bu eylemler açısından kilit bir noktayı ifade ediyor. Ancak beraberinde özellikle Bursa’da öne çıkartılan “Harranlılar” ifadesi ile Gebze ve Kocaeli’nde TM’den istifa eden işçilerin takım sözleşmesi yahut başka araçlarla bağımsız bir duruş arayışı, bu süreçte hedefe konulmayıp tepkinin odağı haline getirilmese de, Birleşik Metal’e yönelik en hafif ifadesi ile bir güvensizliğe de işaret ediyor. Bu güvensizliğin kökeninin bir yandan Birleşik Metal’in geçmiş pratiği iken, diğer yandan yakın tarihte yaşanan metal grevi olduğu da görmezden gelinemez. Hükümetin hukuksuz grev yasağı karşısında, adeta ne söylediği anlaşılamayan bir açıklama ile açığa çıkan muazzam enerjiyi bir anda sönümlendiren Birleşik Metal’in işçiler nezdinde saygınlığı geçmişe oranla artık daha da tartışmalı. Kısacası son 1 takvim yılı içerisinde iki defa metal sektörü üzerinden patlama yaşanılmış olması bir yandan sektördeki krizin habercisi olduğu kadar, diğer yandan mevcut sendikal anlayışın iflas ettiğinin de bir göstergesi.

 

Geçtiğimiz Mayıs ayı sonunda Türk Metal’den istifa eden işçiler kervanına Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu Arçelik LG fabrikasında çalışan işçiler de eklendi. Yaklaşık 400 işçi Türk Metal’den istifa etti. İşçilerin istifası ciddi bir baskı ve mobbingle karşılandı ve nihayetinde bir kısmı Türk Metal’e yeniden üye olurken, istifalarının arkasında duran 168 işçi, “işyerinde üretimi durdurma” ve “haksız işgal” gerekçeleri ile işten atıldı. Aslına bakıldığında işçiler işyerini işgal etmemişti, hatta üretimi dahi durdurmamıştı. Yaşanan baskılar karşısında işçiler aralarından temsilci seçerek fabrika yönetimi ile bir toplantı organize edilmesinin çabasını harcamaktaydı. Bu çaba karşısında üretimi durduran, işçilere mesajlar atarak, “bugün çalışma yok” diyerek fabrikayı tatil eden Arçelik LG yönetimi oldu. İşçilerin bir bölümünün toplantı için fabrika içinde beklediği anlarda, fabrika tatil değilse, diğer bölümlerde çalışma da devam etti. Kısacası Koç sermayesi aslında işçileri tazminatsız işten atma ve bu anlamda Türk Metal’dan istifa kararlılığını kırma niyetiyle sistematik bir oyun sahneledi. Nihayetinde bugün 168 işçi işten atılmış oldu. Şimdi bir yandan işlerini geri alabilmek için seslerini duyurmaya çalışıyorlar, diğer yandan hukuki sürece hazırlanıyorlar.

 

Arçelik LG’de yaşanan süreç üzerine gözler bir kez daha KOÇ sermayesi altındaki fabrika ve işletmelere döndü. Tüm metal süreci boyunca en çok işçi çıkartan fabrikalar hep Koç grubuna ait olanlardı. Geçtiğimiz yıllarda Koç Üniversitesi’nde yaşananlar, Divan Pastanesi çalışanlarının başına gelenler, bütün bunlar bir arada düşünüldüğünde, KOÇ grubunun bir bütün olarak işçi ve aslen işçinin örgütlenme özgürlüğü karşısında bir düşman olarak konumlandığı aşikar. Dahası Koç ve neredeyse eş anlamlı bir biçimde MESS, Türk Metal’i harcamak da istemiyor. Zira işyerlerinde yaşayabileceği olası krizleri sözde bir sendika eliyle çözümlemek, yahut baskı uygulanması gerektiğinde bu baskıyı Türk Metal eliyle uygulamak Koç sermayesinin çıkarlarına uygun geliyor.

 

Normal şartlarda bu konuda kurulan her cümle soyut gelebilirdi, ancak Arçelik LG sürecinde işçilerin talepleri dikkate alındığında, tablo gerçekten yalın bir biçimde açığa çıkıyor. Hiçbir ekonomik talep dile getirmeyen, sadece sendikadan istifa etmekte ısrar eden ve bu istifa nedeniyle oluşan baskı ortamının ortadan kalkmasını talep eden işçilerin işten atılması bütün bir tabloyu daha da görünür kılıyor.

 

Arçelik LG’deki bazı uygulamalara ilişkşin küçük notlar düşmekte de fayda var. Burası öyle bir fabrika ki, mesela türbanlı işçi kadınlar, içeride başları açık çalışmak zorundalar. Üretim alanında tanışan ve evlenenlerden mutlak olarak birisi işten ayrılmak zorunda. Bel fıtığı olmayan işçi yok neredeyse. İşçilerin hemen hemen tamamına çalışmaları 3-4 yılı bulduktan sonra fıtık teşhisi konmuş. Ancak yüce meslek hastalıkları hastanesi, hala bel fıtığını meslek hastalığı olarak kabul etmemekte direniyor. Bir etik kitabı var fabrikanın, Anayasa, hukuk vs. hak getire. Herhangi bir örgütlülüğe dahil olmak isteyen işçinin, (siyasi parti, dernek vs. fark etmez) önce yönetime bilgi vermesi bekleniyor ve ilgili örgütlenmenin etik kurallara uygunluğu aranıyor. Bu arada tabii ki işe girişte Türk Metal’e üye olmak zorunlu. Yani Anayasa’da denir ya; “kimse zorla sendikaya üye yaptırılamaz” diye. Burada öyle değil, ya üye olursun, ya işe giremezsin. Bu arada bir de geçici işçi yalanı var. Bir kısım işçi kendisini “geçici” olarak adlandırıyor. Bir kısmı “ben geçiciydim, kadroya alındım” diyor. Metal işkolunda geçici işçi çalıştırılması mümkün olmamasına rağmen, bir sürü işçi bu şekilde çalıştırılıyor.

 

Şuan Arçelik LG fabrikası tatil ilan etmiş durumda. Ancak geçen hafta 168 işçiyi kapıya koymuş bir biçimde çalışmaya devam etti ve bilanço açık, 2 işçi bu bir hafta içerisinde iş kazası geçirdi. Deyim yerindeyse, Arçelik LG ve Koç grubu, Türk Metal uğruna sadece 168 işçiyi gözden çıkarmadı ama geride kalan işçilerin de can güvenliği ile oynuyor.

 

Arçelik LG’den atılan işçilerin dayanışmaya çok ihtiyacı var. Gerek maddi, gerekse manevi. İçlerinde 20 yıllık kıdemi olan işçiler, hamile kadınlar var. Bugün yapılması gereken Arçelik LG işçileri ile her düzeyse dayanışmayı büyütmek. Çünkü onların mücadelesi yalnızca kendileri için değil ama mevcut sendikal düzenin boyunduruğu altına alınmış tüm işçilerin mücadelesi! Kazandıklarında hepimiz kazanacağız ve yalnızca Arçelik LG ile Türk Metal değil ama bütün bir sendikal bürokrasi, sarı sendika çizgisi kaybedecek!

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler