spot_img
spot_img
Ana Sayfa6356'yı parçalaAli Rıza Küçükosmanoğlu: Fiili bir mücadeleyi esas almamız gerekiyor

Ali Rıza Küçükosmanoğlu: Fiili bir mücadeleyi esas almamız gerekiyor

Disk Nakliyat-İş sendikası genel başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, işçi sınıfı mücadelesi önündeki yasal engeller ve çıkış yolları üzerine konuştuk.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu sendikanızın örgütlenmesi önünde bir engel olarak görüyor musunuz?

Tabi ki sadece bizim sendikamız açısından değil işçi sınıfının örgütlenmesi açısından engel olarak görüyoruz. Bu yasa çıkmazdan önce 12 Eylül faşizmi sonrası çıkarılan  2821 ve 2822 sayılı yasalar vardı. Bundan 10 yıl önce çıkartılan bu yeni yasa ise tamamen mevcut sarı sendika düzenini koruyan bir düzenlemedir. İşçi sınıfının ekonomik örgütlenmesi önünde de büyük engeldir. Demokratik anlamda uluslararası sözleşmelere de uygun değildir. Zaten 12 Eylül faşizmi, finans oligarşisinin işçi sınıfı üzerindeki egemenliği olarak ifade ettiğimiz ve sonuçları bakımından da aslında işçi sınıfı örgütlenmesi önünde ciddi anlamda engellemeler içeren bir yasa bu. Mahkemelerin uzun sürmesiyle, mevcut örgütlenmede yasal engeller çıkmasıyla ve bu yasal engellerin fiili engellere dönüşmesiyle belirlenen ve sarı sendikacılığı, düzen sendikacılığını koruyan bir düzenleme bu. Bu bakımdan bu yasa işçi sınıfının sermaye sınıfının karşısında demokratik ve ekonomik mücadelesini engelleme amacıyla düzenlenen bir yasadır. Çünkü bu düzenleme hem iş yeri barajları hem işkolu barajları bakımından işçiyi, işçinin demokratik olarak örgütlenme hakkını cendereye alan bir düzenlemedir. Bunun da arkasında sarı sendikacılık var. Bu bakımdan Türkiye’de göstermelik olarak sendikal haklar var. Toplu sözleşme, grev hakkı var mı? Var. Ama bunların hepsi göstermelik. Çünkü gerçek anlamda bir örgütlenme hakkından, grev hakkından söz edilemez. Bu yasa da göstermelik düzenlemelerin yer aldığı bir yasa. Dört ayda bitmesi gereken baraj davaları yıllarca devam ediyor, bizim 5 yıl devam eden yetki davalarımız var örneğin. 2013’den beri devam eden iş yeri koluna dair açtığımız dava 8-9 yıl sürdü. Bu süreç sonunda bakanlığın ve Türk-İş genel merkezinin müdahalesiyle olumsuz olarak sonuçlandı. Kendi düzenlemelerine dahi uymayan bir düzenlemeyle karşı karşıya yani işçi sınıfı. Bu bakımdan buna karşı değişmesi için örgütlü bir şekilde mücadele etmek gerekiyor.

Yasayı engel olarak gördüğünüz noktada işçiler ve Nakliyat-İş çizgisi olarak bu yasaya uyumlu mu davranıyorsunuz yoksa mücadele mi ediyorsunuz? Ne yapıyorsunuz?

Şimdi kendimizi ve işçi sınıfı mücadelesini yasalarla sınırlayan bir mücadeleyi değil, fiili bir mücadeleyi esas almamız gerekiyor. Çünkü diğeri düzen sınırları içerisine hapsolmak oluyor, çizginin geleceği yer orası oluyor. Bunlar ancak yasal sınırlara karşı fiili mücadele anlayışıyla aşılabilir engeller. Sendika olarak da bunu yapmaya çalışıyoruz. Bazen farklı iş kollarında çalışan, sarı sendikaların ihanetine uğramış, sermayenin baskısıyla karşı karşıya olan işçilerin mücadelesine de sahip çıkıyoruz ve bu mücadelelere öncülük yapıyoruz. Bunun en çarpıcı örneği Uzel Makine örneğidir. Burada tamamen sarı sendikacılığın, sermayenin, para babalarının zulmüne uğrayan Uzel Makine işçilerinden, 2800 kişiden bahsediyoruz. Yıllardan beri bu mücadeleye sahip çıkıyoruz ve bu mücadelenin giderek işçi nazarında meşrulaştığını görüyoruz. Sadece işkolu ile kendini sınırlayan mücadele ya da sendikal anlayış yerine herhangi bir yerde patronun baskısıyla karşı karşıya kalan tüm işçilerin mücadelesini ileriye taşıma anlayışı ile hareket ediyoruz. İşçi sınıfının daha ileri haklar kazanması için, fiili mücadele için yollar buradan geçiyor. Uzel Makine işçileri de yıllarca mücadele etti. 10-15 yıl sonra tekrardan mücadeleye başladı ve bu mücadelyi sürdürdü. Bunun sonucunda direnen işçilerin tüm haklarını aldığı bir aşamaya da geldik. Mücadele kendini yasal sınırlar içerisinde kalmakla sınırlasaydı Uzel Makine işçileri haklarını alamayacaklardı. Yine geçmişte mücadele eden Uyum-Makro işçileri, Real Market işçileri haklarını alamayacaklardı. Yani kendini sadece yasal sınırlar ile sınırlayan bir mücadele anlayışı olmuş olsaydı haklarını alamayacaklardı. O bakımdan Makro-Uyum işçileri bizim işkolumuzda olmamalarına rağmen sahip çıktık ve eksik kalan haklarını da önümüzdeki günlerde alacaklar. İş kolları temel olsa da genel sınıfın çıkarlarını esas almak gerekmektedir. Bir taraftan fiili mücadele, bir taraftan genel olarak işçi sınıfının çıkarları esas alınarak mevcut koşullar değişebilir. Mevcut sarı sendikaların cenderesi ancak böyle bir mücadele anlayışıyla kırılabilir. Çünkü sarı sendikacılığın baskısı altında kalan işçileri bekleyen giderek yoksullaşma ve haklarının ellerinden alınmasıdır. Şu anda Türkiye’deki sendikal mücadele en zayıf dönemini yaşıyor. Bu ise ancak fiili mücadele ile aşılabilir. Sendika olarak bunun mücadelesini vermeye çalışıyoruz.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler